23. sayfa (Toplam 47 sayfa)

Gönderilme zamanı: 29 Mar 2007, 09:14
gönderen benderya
sigarayı bırakan adamın günlüğü çok güzeldi :D

İKİNCİ GÜN

Sevgili günlük, Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluç köşesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"na ayırmış. Allah'ım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundan sonra o dükkanın önünden geçemem.

:mrgreen:

Gönderilme zamanı: 03 Nis 2007, 09:44
gönderen esinoviç
Çobanın biri dağda koyun otlatmaktadır.O sırada ihtiyar bir adam çobanın yanına gelir ve su ister. Çoban ihtiyar adama su verir. İhtiyar da çobana teşekkür ederek biraz soluklanmak için çobanın yanına oturur. O sırada ihtiyarın gözü çobanın köpeğine takılır ve çobana dönerek
- Ey çoban senin bu köpeğin konuşur mu? der
Çoban gülerek
-Amca o bir köpek köpek nasıl konuşsun der
I sıra ihtiyar adam elindeki asasını köpeğin önüne vurarak
-Ey köpek anlat bakalım çobanın sana ne yapıyor, nasıl davranıyor diye sorar.
Köpeğin gözleri açılır ve başlar konuşmaya
-Çobanım bana çok iyi daranıyor, her gün yemeğimi veriyor, ben de sürüsüne bakıyorum der.
Çoban çok şaşırır. Tam o sıra ihtiyarın gözüne çobanın koyunları takılır ve çobana dönerek,
-Ey çoban senin bu koyunlar konuşur mu? der
Çoban;
-Amca hadi köpek bi şekilde konuştu ama onlar koyun nasıl konuşsun der.
İhtiyar koyunların birinin önüne asasını vurarak;
-Ey koyun anlat bakalım çobanınız size ne yapıyor, nasıl davranıyor? der
Koyunun gözleri açılır ve başlar konuşmaya
-Çobanımız bize çok iyi davranıyor. Sabahları ahırdan alıp, akşama kadar otlatıp başımızda bekliyor tekrara akşam ahıra götürüyor,der
Çoban iyice şaşırmıştır. Tam o sıra ihytiyarın gözü bu sefer çobanın eşeğine takılır ve çobana sorar.
-Ey çoban peki senin bu eşek konuşur mu? der
Çoban kızarır, bozarır ve ihtiyara dönerek
-Konuşur ama hep yalan söyler... der.

Gönderilme zamanı: 03 Nis 2007, 23:03
gönderen xxl55
Sigara-Baba-Çocuk Üçgeni


14-15 yaşlarında sigara içmeye başlayanlar, sigara içerken babaya yakalanma korkusunu iyi bilirler. odada gizli gizli içilen sigaralar yüzünden oda duman altı olmuştur ve her an baba gelebilir. işte bununla ilgili, yakalanan çocuk ve babası arasında geçen hayali diyaloglar:

ortalık duman altı ve baba birden odaya giriverir;

baba: sen sigara mı içiyon len!?
çocuk: ne sigarası, para verdiğin mi var! gasteye çay sardım içiyom.

baba: sigara mı içiyon len!?
çocuk: yok baba, yapay atmosfer bu, hoca ödev verdi, o bakımdan yani.
baba: ha ok o zaman.

baba: sen sigara mı içiyon len!?
çocuk: hee canın mı çekti, içeceksen bak paket orda.
baba: hönk!

çocuk: sen sigara mı içiyon len!?
baba: hönk!
çocuk: pardon baba replikleri karıştırdım.

baba: sen sigara mı içiyon len!?
çocuk: ordan bakınca neye benziyoo?..

baba: sen sigara mı içiyon len !?
çocuk: yok baba korku filmi çeviriyom, sigara dumanı da efekt şeyettirsin diye yani.
baba: oldu!

baba: sen sigara mı içiyon len!?
çocuk: öfff be sigarasız bir toplum için el ele ayakları mı yine.
baba: hönk!

baba: sen sigara mı içiyon len!?
çocuk: heee, hatta halka bile çikarabiliyom.

baba: sigara mı içiyon len sen!?
çocuk: ne demiş ünlü düşünür Müslüm Gürses: "biz babadan böyle gördük."

baba: sigara mı içiyon len sen!?
cocuk: aslında "sigara içmek" deyimi yanlış baba, sigara su mu ki içilsin, sigara tüttürülür. bunu irdelemek lazim, değil mi babaaa??
baba: bittiyse dayak faslına geçelim diyordum.

baba: sigara mı içiyon len sen!?
cocuk: yaaf evet de kaçağını vermiş şerefsizler.

Hangi Öğretmen Nasıl Tehtit Eder?

Gönderilme zamanı: 03 Nis 2007, 23:05
gönderen xxl55
Hangi Öğretmen Nasıl Tehtit Eder?


Hangi öğretmen nasıl tehdit eder?

Matematik: Oğlum,senin o kafanı 5`e böler,y=3x+4 bağlantısına göre vücudunu eklemlere ayırırım.

Biyoloji: Çocuğum senin DNA yapını bozar,hücrelerindeki mitokondrileri yok edrek enerjisiz bırakırım,terliksi hayvana dönersin ona göre.

Tarih: Bana bakın Deli İbrahim`in torunları,sizi Ankara Savaşı`ndan çıkmış Beyazıt`a çeviririm.Hüdavendigar sizi kurtaramaz, bilmiş olasınız.
Resim:Çenesi fazla düşeni tahtaya kaldırır,modellik yaptırırım.

Coğrafya: Oğlum,yörüngeden çıkma!Yoksa seni enlem ve boylamlarına ayırır,26-45 doğu meridyenine sürer ve akabinde 6,5 şiddetinde bir şamar patlatırım.Kafanda oluşacak fay hattından sen sorumlusun.

Edebiyat: Hiç mübalağa etmiyorum.Seni edebi bir parça olarak parçalar,bir güzel gazelini okurum.

Kimya: Bakın,kafamı bozmayın!Sizi atomlarınıza ayırır,oksijen yerine sözlüde İyot yuttururum.Hasan 2 ***** Osman 4`e dönersiniz.

Beden Eğitimi: Bak nasıl konuşuyor hâla?!Bakın şimdi size kulağı amuda kalkmış öğrenci göstereceğim.

Müzik: Biraz daha konuşmaya devam ederseniz,saz sapıyla hepinizin ensurumantal olarak notalarını çıkarır,solfejik beraber ve solo vuruşlarnızı da lük olarak yaparım haa!Bakın o zaman nasıl miskin kuzulara dönüyorsunuz

Gönderilme zamanı: 04 Nis 2007, 23:41
gönderen Şirine
Muhasebe öğretmenleri nasıl tehdit eder...
fikri olan war mı??? :mrgreen: :mrgreen:

Gönderilme zamanı: 04 Nis 2007, 23:59
gönderen ismetk
esinoviç yazdı:Çobanın biri dağda koyun otlatmaktadır.O sırada ihtiyar bir adam çobanın yanına gelir ve su ister. Çoban ihtiyar adama su verir. İhtiyar da çobana teşekkür ederek biraz soluklanmak için çobanın yanına oturur. O sırada ihtiyarın gözü çobanın köpeğine takılır ve çobana dönerek
- Ey çoban senin bu köpeğin konuşur mu? der
Çoban gülerek
-Amca o bir köpek köpek nasıl konuşsun der
I sıra ihtiyar adam elindeki asasını köpeğin önüne vurarak
-Ey köpek anlat bakalım çobanın sana ne yapıyor, nasıl davranıyor diye sorar.
Köpeğin gözleri açılır ve başlar konuşmaya
-Çobanım bana çok iyi daranıyor, her gün yemeğimi veriyor, ben de sürüsüne bakıyorum der.
Çoban çok şaşırır. Tam o sıra ihtiyarın gözüne çobanın koyunları takılır ve çobana dönerek,
-Ey çoban senin bu koyunlar konuşur mu? der
Çoban;
-Amca hadi köpek bi şekilde konuştu ama onlar koyun nasıl konuşsun der.
İhtiyar koyunların birinin önüne asasını vurarak;
-Ey koyun anlat bakalım çobanınız size ne yapıyor, nasıl davranıyor? der
Koyunun gözleri açılır ve başlar konuşmaya
-Çobanımız bize çok iyi davranıyor. Sabahları ahırdan alıp, akşama kadar otlatıp başımızda bekliyor tekrara akşam ahıra götürüyor,der
Çoban iyice şaşırmıştır. Tam o sıra ihytiyarın gözü bu sefer çobanın eşeğine takılır ve çobana sorar.
-Ey çoban peki senin bu eşek konuşur mu? der
Çoban kızarır, bozarır ve ihtiyara dönerek
-Konuşur ama hep yalan söyler... der.
çok güzel:))))

Gönderilme zamanı: 15 Nis 2007, 13:05
gönderen Şirine
matematiğin doğuşu... :mrgreen: :mrgreen:

Annemin kucagindan okul siralarina dustugum ilk gunden beri daha dogrusu ilkokul gretmenimizin "bakin cocuklar bu sifir sayisi" diyerek basladigi ilk matematik dersimden beri matematige gicicim. Eee tabii gicik olmamin birkac nedeni var. Mesela bu nedenlerden en onde gideni, futbol muhabbeti yapan erkekleri "bir hava kutlesinin arkasindan bu kadar konusulmaz" diyerek elestiren kizlarin, oturup tamamen varsayimlar uzerine kurulmus olan matematigin, ipsiz sapsiz sorulari uzerinde dakikalarca dusunmesi olabilir. Ya da Ahmet´in 20 bin lirasi var, parasinin 3´de 2´siyle kalem alirsa tipindeki sorular matematige gicik olmamdaki nedenlerden olabilir. Cebimizde bes kurus paramiz yokken gidip onun bunun parasinin hesabini yapmak "zenginin mali zugurdun cenesini yorarmis" atasozumuzun dogus nedeni olsa gerek.

Matematigin gunumuzdeki hali maglum.. Benim asil merak ettigim matematigin bulundugu donem. Dusunsenize ortada ne sayi var ne de bu sayilarin sigindigi bir dogru.. Yani bu meret nasil bulunmus olabilirki? Bu soruyu yillarca dusundum ve cevapta geldigim son noktayi sizinle paylasayim. Bu matematik bilimini kuran ve oteki tarafta bircok yakin akrabasi olan amca birgun bilgisayar kullanirken chatte hatunun birini ayarliyor ama bir dahaki bulusma zamanini bir turlu ayarlayamiyorlar. Gunes tam tepedeyken diyorlar, bulusamiyorlar. Sonraki gun tesaduf yine chatte karsilasiyorlar bu sefer ay tepedeyken.. Yine olmuyor.. (Cografya biliminin kurulusuda bu tarihlere raslar) Sonra bizim amca (tabi o zamanlar genc) bu boyle olmaz diyor ve saati icat ediyor. Sonra derken birgun evdeki duvar saatine bakarak bu boyle cok sade oldu, soyle kenarlarina bir seyler cizelim diyor.. Veee tahmin ettiginiz gibi sayilar icat edilmis bulunuyor.. Bu cevap kadar sacma olan bu bilim dalinin insanlik tarihine kattigi degerleri de tabiki unutmamak gerekir. Hani hep ogrencilerin "ya hocam bu matematik ne ise yariyor Allah askina soyleyin" turundeki sorularina ogretmenlerimizin verdigi klasik cevapla yazimi bitirmek istiyorum..
-Arkadaslar oyle demeyin.. Sen koprulerin, kavsaklarin hatta bu binadaki kirislerin bile ne sayesinde yapildigini biliyor musun? Matematik olmasaydi bunlarin hicbiri olmazdi!


alıntıdır... :kiki:

Gönderilme zamanı: 16 Nis 2007, 23:41
gönderen Şirine
Türk Filmlerinden Şahane Repliklerrr!

-Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da!..
-----

-Anneciğim, ben bu amcayı çok sevdim. Ona baba diyebilir miyim?
-----

-Bana annemi tekrar anlatır mısın babacığım?

-Senin annen bir melekti yavrum.
-----

-Neden ağlıyorsun anneciğim?

-Hayır yavrum ağlamıyorum. Gözüme toz kaçtı.
-----

-Benim de senin yaşlarında bir oğlum vardı evladım.
-----

-Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hala?! ( Aktor veya aktrist amansız bir hastalığa, genellikle ince hastalığa tutulduğu zaman sevgilisine söylediği ilk cümle)

-----

-Annen sen doğarken öldü yavrum.

-----

-N'olur gerçeği söyleyin doktor yaşayacak mıyım?

-----

-O kızla evlenirsen, seni mirasımdan mahrum, evlatlıktan men ederim.

-----

-Nayır Necla, n'olamaz!

-----

-Hayır siz kovmuyorsunuz, ben vazifemden istifa ediyorum!

-----

-Tanrım, bu resim... bu resim!..

-----

-Ben fakir bir gencim, sen ise zengin bir fabrikatorun kızısın.

-Biz ayrı dunyaların insanlarıyız.

-----

-Aman tanrım, goremiyorum!.. Göremiyorum.. Kör oldum.

-Görüyorum... Görüyorum.. Bana yıllar önce çılgıncasına sevdiğim bir kadını hatırlattınız...

-----

-Babanın kanını yerde koma oğul.

-----
-İşte bana yazmış olduğun aşk dolu mektuplar. Meğer hepsi yalanmış! Al bunları.

-Hayır Tamer... Olaylar sandığın gibi değil!

-----

-Fakirsin sen.. Fakir.. Fakir..

-Beni paranla satın alabileceğini mi sandın?

-----

-Bu resimdeki amca kim anne?

-----

-Sen kaç yiğidim, ben onları oyalarım.

-----

-Hayır.. Hayır.. Tertemiz hislerimle oynadın benim.

-----

-Biliyordum.. Ölmediğini biliyordum Rıfat.
-Oh ne saadet.

-----

-Yaa Justinyanus, işte buna Osmanlı tokadı derler.

-----

-Yettim yiğidim.

-Yavrum İstanbul sana neler etmiş?

-----

-Saadet dolu yuvamıza kara bir gölge düşürdün.

-Bizim gibi insanlar şerefleri için yaşarlar, namuslari icin ölürler. Ama sen bunu anlayamazsın!

-----

-Ben artık yarım bir insanım.

-Çocuğumun ameliyat parası için yaptım herşeyi.

-Ağlamak istiyorum!

-----

-Demek ikimiz de aynı kadını sevdik?..

-----

-Olmadı Neriman, yapamadım.. Seni unutamadım.

-----

-Ben sırtımda taş taşır, yine seni okuturum yavrum.

-Söyleyemedim anne, babamın simitçi olduğunu yine soyleyemedim !

-----

-Son nefesimde herseyi itiraf etmek istiyorum. Katil benim.

-----

-Demek aşkımız bir yalandı.

-----

-Parayla saadet olmaz evladım, bunu sakın unutma.

-----

-Tanrım neden, neden ben!

-N'allahım...sen sen!.. bu ses n'olamaz...

-----

-Evlenince pembe panjurlu bir evimiz olacak.

-Aman Allahim, ne kadar mesudum.

-----

-Hayır.. Durun..! Kemal suçsuzdur.. Aradığınız suçlu benim!

-----

-Bizim bu dünyada yaşamaya hakkımız yok mu be hakim bey abicim. Ha?

-----

-Bu ses.. Bu ses.. Olamaz, git.. Git buradan..

-Vucuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla.

-----

-Üstlendiğin vazife çok mühim Kemal, bu görevi layıkıyla yapacağından eminim.

-----

-Ben kör bir gencim, hayatımı keman çalarak kazanırım. Rica ederim duygularımla oynamayın.

-Sen arkadaşımın aşkısın.

-Sizi ebediyete kadar bekleyeceğim.

-Lutfen haddinizi biliniz.

-Metanetinizi muhafaza ediniz. Tanrıdan ümit kesilmez.

-Tanrım ne kadar bedbahtım.

Gönderilme zamanı: 17 Nis 2007, 00:16
gönderen Şirine
NERDESİNİZ?!

Herhangi bir kentin ana caddesine ışınlandığınızda otomobillere bakarak nerede olduğunuzu nasıl anlarsınız ? işte size ipuçları :

* Bir el direksiyonda, diğeri pencereden sarkıyorsa; PARİS

* Bir el direksiyonda, diğeri kornada ise; NEW YORK

* Bir el direksiyonda, diğeri gazetede, ayak gaz pedalındaysa; BOSTON

* Her iki el de direksiyonda, gözler kapalı, her iki ayak da frende ve vücut korkuyla titriyorsa, CALİFORNİYA'DA araba kullanan bir OHİO'LU

* El kol hareketi yapılıp, hem de ayak gaz pedalından ayrılmıyorsa ve sürücü arka koltuktakine bir şey anlatmak için sürekli arkaya dönüyorsa; İTALYA

* Bir el kornada, bir el dışarıda, bir kulak cep telefonunda, diğeri yüksek sesle müzik dinliyor, ayak gaz pedalında, gözler bayan yayalar üzerinde ve sürücü yandaki arabadan biriyle konuşuyorsa; tabi ki TÜRKİYE'DESİNİZ!..

Gönderilme zamanı: 17 Nis 2007, 01:03
gönderen PRENSESB
ve sürücüsü de erkekse:))

süperdi nihancım:))