Hayat ...
hayatta bir kez gittiĩnde dönmeyen 3 şey vardır
zaman sözcükler ve fırsattır
hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken 3 şey vardır
barış umut ve dürüstlükdür
hayatta en değerli 3 şey
sevgi kendine güven ve arkadaşlıkdır
hayatta hiç emin olunmayacak 3 şey vardır
düŬer bašrı ve zenginlikdir
hayatta insanı geliştiren 3 şey vardır
çok çalışma samimiyet ve başarıdır
hayatta insanı mahveden 3 şey vardır
cesaretsizlik gurur ve öfkedir
dün rüya yarın hayaldir
dünü mutlu yarını umutlu yapan bügündür
onun için bugüne iyi bak
gülümse....
zaman sözcükler ve fırsattır
hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken 3 şey vardır
barış umut ve dürüstlükdür
hayatta en değerli 3 şey
sevgi kendine güven ve arkadaşlıkdır
hayatta hiç emin olunmayacak 3 şey vardır
düŬer bašrı ve zenginlikdir
hayatta insanı geliştiren 3 şey vardır
çok çalışma samimiyet ve başarıdır
hayatta insanı mahveden 3 şey vardır
cesaretsizlik gurur ve öfkedir
dün rüya yarın hayaldir
dünü mutlu yarını umutlu yapan bügündür
onun için bugüne iyi bak
gülümse....
Hayata Dair...Hayatın İçinden...
Mutluluğumuz Sahip Olduklarımızdadır..
Tabağında ağız tadına uymayan bir yiyecek bulduğun zaman şikayetçi olma.
Tabaklarında karınlarını doyurmak için bile hiçbir şey bulamayan insanları düşün...
Sıkışmış bir trafikte kendini umutsuz hissettiğin zaman şanssız olduuğunu sanma.
Dünyada arabaya binme sanşına hiç sahip olamayan kişileri düşün...
İşinde kötü bir gün geçirdiğin zaman kendi kendine söylenme.
Yıllardır işsiz kalmış bir kişiyi düşün...
Yerleşim merkezinden kilometrelerce uzakta araban bozulduğu zaman yaşama küsme.
Doğduğu günden buyana böyle bir yürüyüş yapmayı özlemiş bir felçliyi düşün...
Aynaya baktığında saçındaki yeni bir beyaz saç teli daha seni üzmesin.
Saçlarına yeniden sahip olmayı bekleyen ve kendisine kemoterapi tedavisi uygulanan
bir hastayı düşün...
Yaşamın anlamını ve amacını düşünmeye başladığında kafan karışmasın.
Bunu düşünmeye bile fırsatı olamayanları düşün...
Ve birgün insanların sertliği, umursamazlığı, küçüklüğü ve güvenilmezliği karşısında
kendini aşağılanmış ve kurban edilmiş bir duygu içinde bulursan, yine de gülebilmeyi dene.
Çevresindekilere sert, umursamaz, aşağılayıcı ve ezici davranan bir kişi olmadığına şükret
Mutluluğumuz Sahip Olduklarımızdadır..
Tabağında ağız tadına uymayan bir yiyecek bulduğun zaman şikayetçi olma.
Tabaklarında karınlarını doyurmak için bile hiçbir şey bulamayan insanları düşün...
Sıkışmış bir trafikte kendini umutsuz hissettiğin zaman şanssız olduuğunu sanma.
Dünyada arabaya binme sanşına hiç sahip olamayan kişileri düşün...
İşinde kötü bir gün geçirdiğin zaman kendi kendine söylenme.
Yıllardır işsiz kalmış bir kişiyi düşün...
Yerleşim merkezinden kilometrelerce uzakta araban bozulduğu zaman yaşama küsme.
Doğduğu günden buyana böyle bir yürüyüş yapmayı özlemiş bir felçliyi düşün...
Aynaya baktığında saçındaki yeni bir beyaz saç teli daha seni üzmesin.
Saçlarına yeniden sahip olmayı bekleyen ve kendisine kemoterapi tedavisi uygulanan
bir hastayı düşün...
Yaşamın anlamını ve amacını düşünmeye başladığında kafan karışmasın.
Bunu düşünmeye bile fırsatı olamayanları düşün...
Ve birgün insanların sertliği, umursamazlığı, küçüklüğü ve güvenilmezliği karşısında
kendini aşağılanmış ve kurban edilmiş bir duygu içinde bulursan, yine de gülebilmeyi dene.
Çevresindekilere sert, umursamaz, aşağılayıcı ve ezici davranan bir kişi olmadığına şükret
uykuda geçirmemeli hayatı
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
yüreğin susup mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli
yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak ;yeni
insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini
anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam
aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip servisten,otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini ; gördüğünü hissedebilmeli !
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için !
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine "gül", inleyen
birine "sus" dememeli !
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli !
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz
kalarak !Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp
hapsetmeli kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı
saçlarını...Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir
yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli !
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı
beklememeli !
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; bir fırsat
yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı !
Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç
çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların; merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi
unutmamalı ! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak
için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, söyleyecek bir şey
bulamadığında da dinleyebilmeli ! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli
sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle
tekrarlamaması için ! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür
harcayacak ! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını
zorlayacak !
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama, kapasitesi sınırlı
olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve
öğrenmekten; ama, herkesi sevemeyeceğinide her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan !
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
yüreğin susup mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli
yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak ;yeni
insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini
anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam
aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip servisten,otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini ; gördüğünü hissedebilmeli !
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için !
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine "gül", inleyen
birine "sus" dememeli !
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli !
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz
kalarak !Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp
hapsetmeli kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı
saçlarını...Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir
yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli !
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı
beklememeli !
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; bir fırsat
yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı !
Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç
çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların; merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi
unutmamalı ! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak
için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, söyleyecek bir şey
bulamadığında da dinleyebilmeli ! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli
sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle
tekrarlamaması için ! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür
harcayacak ! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını
zorlayacak !
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama, kapasitesi sınırlı
olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve
öğrenmekten; ama, herkesi sevemeyeceğinide her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan !
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı
Re: Hayat ...
Kırlangıç
"Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Cesaretini toplayıp penceresine konmuş. Önce olabildiğince dik durmuş, Sonra gagasıyla cama vurmuş.
'-Tık... tık tık...'
Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış:
'-Kimmiş onu işinden alıkoyan?'
Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan Kırık sözcükler dökülmüş gagasından...
'-Hey adam, seni nicedir izliyorum. Sorma nedenini, niçinini, ama galiba seni seviyorum'.
Şaşırmış adam,
'-Sen de nerden çıktın şimdi, Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...'
Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç, ve aklındaki planı çıtlatmış:
'-Aç pencereyi beni içeri al sen, birlikte yaşayalım ebediyen... hem sofrada ortağın olurum, hem evde eğlencen'.
Parlamış adam: '-Şuna da bakın neler diyor bu... Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu?'
'-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda. Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...'
Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden
'-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben"
Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç, Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık...
Gel zaman git zaman, kırlangıçın hemen ardından, bizim adamı pişmanlık basmış:
'Hay aptal kafam, ben ne halt ettim, ayağıma gelen fırsatı teptim'.
Sonra teselli etmiş yalnız kalbini:
'-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım. Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım".
Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye... Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere... Akın akın gelen sürülere sormuş, Onun kırlangıcından eser yokmuş. Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış. Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış. Bilge kişi almış adamın mesajını,
Lakin üzüntüyle sallamış başını: "A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır. Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır".
Neden bilmem ayağımıza gelen aşkı görmek istemeyiz bazen...Yalnızlıktan korkutucu olabilir mi çok sevmek? Altı ay olmasa da ömrümüz giden günler geri gelir mi yeniden?? sevmenin sevilmenin kıymetini anlamalıyız zaman geçmeden
"Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Cesaretini toplayıp penceresine konmuş. Önce olabildiğince dik durmuş, Sonra gagasıyla cama vurmuş.
'-Tık... tık tık...'
Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış:
'-Kimmiş onu işinden alıkoyan?'
Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan Kırık sözcükler dökülmüş gagasından...
'-Hey adam, seni nicedir izliyorum. Sorma nedenini, niçinini, ama galiba seni seviyorum'.
Şaşırmış adam,
'-Sen de nerden çıktın şimdi, Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...'
Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç, ve aklındaki planı çıtlatmış:
'-Aç pencereyi beni içeri al sen, birlikte yaşayalım ebediyen... hem sofrada ortağın olurum, hem evde eğlencen'.
Parlamış adam: '-Şuna da bakın neler diyor bu... Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu?'
'-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda. Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...'
Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden
'-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben"
Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç, Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık...
Gel zaman git zaman, kırlangıçın hemen ardından, bizim adamı pişmanlık basmış:
'Hay aptal kafam, ben ne halt ettim, ayağıma gelen fırsatı teptim'.
Sonra teselli etmiş yalnız kalbini:
'-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım. Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım".
Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye... Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere... Akın akın gelen sürülere sormuş, Onun kırlangıcından eser yokmuş. Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış. Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış. Bilge kişi almış adamın mesajını,
Lakin üzüntüyle sallamış başını: "A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır. Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır".
Neden bilmem ayağımıza gelen aşkı görmek istemeyiz bazen...Yalnızlıktan korkutucu olabilir mi çok sevmek? Altı ay olmasa da ömrümüz giden günler geri gelir mi yeniden?? sevmenin sevilmenin kıymetini anlamalıyız zaman geçmeden
Re: Hayat ...
hayat sen çok acımasızsın ya çoook 
Hiçkimse sevdama senin kadar yakışmadı ve sevdam hiçkimseyi senin kadar yaşatmadı...
Mehmet Çoşkundeniz
Mehmet Çoşkundeniz
Re: Hayat ...
hayat...
yazı beklerken tura,
gündüzü beklerken gece oluverir birden..
yazı beklerken tura,
gündüzü beklerken gece oluverir birden..
Re: Hayat ...
Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım
diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan
bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta.
Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok,
onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların.
Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.
Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin,
rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük
olsun bakışların.
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini
ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin,
hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver:
" Senden bir tane daha yok bu dünyada"
diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan
bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta.
Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok,
onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların.
Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.
Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin,
rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük
olsun bakışların.
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini
ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin,
hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver:
" Senden bir tane daha yok bu dünyada"
Re: Hayat ...
Hayat Herşeye Rağmen Çok Çok Çok Güzelll
Yaşanmaya Değer.....
Yaşanmaya Değer.....
