HADİ GÜLÜMSEYELİM
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
dolmuşa binme teknikleri
*Binerken, en arka sıraya oturunuz ki para uzatma organizasyonunda uzatan değil başlatan olunuz. Bu, dolmuşun icadıyla icat olunmuş bir altın kuraldır. Piramitlerdeki duvar resimlerinde bile, Nil üzerindeki kanolarda arka koltuğu kapmaya çalışan Mısırlılar resmedilmektedir.
*İneceğiniz yere yaklaştığınızda, şöför hala kendini kaptırmış sol şeritten gitmekteyse, ineceğiniz yeri "ışıklar", "okul kapısının önü", "ilk köşe" gibi spesifik ifadeleri kullanarak haykırın. "Müsait bir yerde" derseniz, inmek istediğiniz yerden an aşağı 200 metre ileride iner ve geriye yürürsünüz. Tam olarak söylerseniz, en azından uzakta indirildiğinizde küfür etme şansınız olur, yürüyeceğiniz yol size daha kolay gelir.
*Şöförün yanındaki koltuğa oturup rahat edeceğinizi düşünüyorsanız, düşünmeyin. çünkü yanınıza birisi daha gelecektir. Yeni gelen koltuk kardeşinize (o gibi bir mekanda kardeşlik kaçınılmazdır) az ileride ineceğinizi söyleyip, onu şöförün yanına oturtun. Böylece para uzatma organizasyonunda (bkz. ilk madde) son nokta olmaktan kurtulursunuz. Unutmayınız uzatılan paraların, para üstleri de mevcuttur ki şöför arkaya dönemediğinden (bkz. dönerken direksiyonu da döndüren şöförün, sağ şeritten gelmekte olan taksiye çarpma hali... bakınız bakınız bulursunuz elbet), siz sürekli kendi etrafınızda dönerek para üstü zincirini başlatmak zorunda kalırsınız.
*Önde iki kişi otururken başıma gelen bir hadisede, para saymakta olan şöför, benden vitesi ikiden üçe takmamı rica etmiştir. Böyle bir ricayla karşılaşırsanız düşünmeyin takın. Yazık, adamın elleri dolu. Ama direksiyonu da tutmanızı isterse bir düşünün. Hele bir de şöför size "Müsait bir yerde inecek var" derse, artık düşünmenize gerek yoktur, kabul etmeyin.
*Minibüste kız kesme, diğer tüm toplu taşım araçlarından daha zordur. Çünkü herkes aynı yöne dönük oturmaktadır. İlla da kesmeliyim diyorsanız, kalabalık bir minibüste ayakta durun. Ancak bu şekilde kızın yüzünü görme şansınız vardır. Ayrıca, yer boşaldıkça oturmayıp insanların oturmalarına izin verdiğiniz için, kibar bir kişi bile sayılabilirsiniz bu yöntemle. Ama ne yazık ki, boş koltuk varken oturmayan yolcu, minibüs şöförünü yoldan çıkaran yegane şeydir. Israrla size oturmanızı söyleyecektir.
-- "Basurum var", "Kiloluyum, sığamıyorum" gibi bahaneler vız gelir, tırıs gider. Şöför, "Ya Otur, Ya Terket" tavrını korur.
* "Müsait bir yerde inecek var" ı, "Uygun bir yerde inecek var" şeklinde söylemeyin. Bu cümle, şöförün kafasındaki "DURACAK" lambasını yakmaz. Yine geç iner yürürsünüz.
*Sarhoş birisiyle aynı dolmuşta iseniz (ki genelde geç saatte taksimden kalkan dolmuşlarda kaçınılmazdır) ve sarhoş değilseniz, kokudan korunmak için pencere kenarına oturun. Gerçi İstanbul' da kullanılmakta olan ford marka dolmuşlar, insanlar için değil fotosentezle yaşayan canlılar için yapılmış olduğundan, oksijen ihtiyacı düşünülmemiş arkadaki 7 kişi için bir pencere yeterli görülmüştür. O pencere de sulama için kullanılıyor sanırım. Dikkat edin üzerinize gübre gelmesin.
*Siz sarhoşsanız:
a)Şöföre "Hangi duraktansın abi?" diye sormayın, cevap vermeyecektir. (Bunu taksicilere sormanız gerekmektedir.)
b) Şöförün kapısından inmeye çalışmayınız. O kapı şöföre aittir. Şöför, bu çabanıza, "O, benim 'özel'im birader" diyerek (bkz: televole kültürü) veya hiçbirşey demeden doğrudan sizi pencere camından çıkararak karşılık verebilir.
c) Dolmuşa kusmayınız. Taksim-Kadıköy gibi köprüden geçen dolmuşlarda sarhoş bir gece yolcusu iseniz ve kusma hissi kaçınılmazsa köprüye kadar sabrediniz (köprüden geçene kadar şöföre dayı demenize gerek yoktur, işkillendirmeyin adamı). Zira şöför sizi attığında geri kalanını yürüyebilirsiniz. Yollar yürümekle aşınmaz, sarhoş insanın ayakları acımaz. Köprüden evvel kusarsanız, sarhoş sarhoş boğazı yüzerek geçmeyi denemeyiniz. Suyun üzerinde yürümeyi de denemenizde fayda yoktur. İçki insanı peygamber yapmaz.
d)Önde kafasını sallayan köpek süslerinden varsa ona çok bakmayınız, bu da kusmanıza sebep olabilir. İşin ilginci bu gibi durumlarda, sizin de kafanızı sallayarak kusmanızdır. Varolan tek pencereye yakın oturmanız, olayın rezalet boyutunu azaltacaktır. Arkada 7 sarhoş ve 1 pencere varsa (bkz: taksim-kadıköy dolmuşu), diğerleri de oraya oturmaya çalışacaklarından omuz omuza mücadeleden kaçınmayınız. Dolmuşa binmek sert bir spordur kolay kolay faul çalınmaz.
e)Eve beraber gitmek üzere bir kızla dolmuşa bindiyseniz, onu elbisesinin bir yerinden sıkıca tutunuz. Bu, aniden sızmanız gibi hallerde, onun sizi dolmuşta unutmasını engelleyecektir. (o da içmiştir tabi, n'apsın kız, ayık kalsın da bu rezilliklere insan gözüyle tanıklık mı etsin)
*Binerken, en arka sıraya oturunuz ki para uzatma organizasyonunda uzatan değil başlatan olunuz. Bu, dolmuşun icadıyla icat olunmuş bir altın kuraldır. Piramitlerdeki duvar resimlerinde bile, Nil üzerindeki kanolarda arka koltuğu kapmaya çalışan Mısırlılar resmedilmektedir.
*İneceğiniz yere yaklaştığınızda, şöför hala kendini kaptırmış sol şeritten gitmekteyse, ineceğiniz yeri "ışıklar", "okul kapısının önü", "ilk köşe" gibi spesifik ifadeleri kullanarak haykırın. "Müsait bir yerde" derseniz, inmek istediğiniz yerden an aşağı 200 metre ileride iner ve geriye yürürsünüz. Tam olarak söylerseniz, en azından uzakta indirildiğinizde küfür etme şansınız olur, yürüyeceğiniz yol size daha kolay gelir.
*Şöförün yanındaki koltuğa oturup rahat edeceğinizi düşünüyorsanız, düşünmeyin. çünkü yanınıza birisi daha gelecektir. Yeni gelen koltuk kardeşinize (o gibi bir mekanda kardeşlik kaçınılmazdır) az ileride ineceğinizi söyleyip, onu şöförün yanına oturtun. Böylece para uzatma organizasyonunda (bkz. ilk madde) son nokta olmaktan kurtulursunuz. Unutmayınız uzatılan paraların, para üstleri de mevcuttur ki şöför arkaya dönemediğinden (bkz. dönerken direksiyonu da döndüren şöförün, sağ şeritten gelmekte olan taksiye çarpma hali... bakınız bakınız bulursunuz elbet), siz sürekli kendi etrafınızda dönerek para üstü zincirini başlatmak zorunda kalırsınız.
*Önde iki kişi otururken başıma gelen bir hadisede, para saymakta olan şöför, benden vitesi ikiden üçe takmamı rica etmiştir. Böyle bir ricayla karşılaşırsanız düşünmeyin takın. Yazık, adamın elleri dolu. Ama direksiyonu da tutmanızı isterse bir düşünün. Hele bir de şöför size "Müsait bir yerde inecek var" derse, artık düşünmenize gerek yoktur, kabul etmeyin.
*Minibüste kız kesme, diğer tüm toplu taşım araçlarından daha zordur. Çünkü herkes aynı yöne dönük oturmaktadır. İlla da kesmeliyim diyorsanız, kalabalık bir minibüste ayakta durun. Ancak bu şekilde kızın yüzünü görme şansınız vardır. Ayrıca, yer boşaldıkça oturmayıp insanların oturmalarına izin verdiğiniz için, kibar bir kişi bile sayılabilirsiniz bu yöntemle. Ama ne yazık ki, boş koltuk varken oturmayan yolcu, minibüs şöförünü yoldan çıkaran yegane şeydir. Israrla size oturmanızı söyleyecektir.
-- "Basurum var", "Kiloluyum, sığamıyorum" gibi bahaneler vız gelir, tırıs gider. Şöför, "Ya Otur, Ya Terket" tavrını korur.
* "Müsait bir yerde inecek var" ı, "Uygun bir yerde inecek var" şeklinde söylemeyin. Bu cümle, şöförün kafasındaki "DURACAK" lambasını yakmaz. Yine geç iner yürürsünüz.
*Sarhoş birisiyle aynı dolmuşta iseniz (ki genelde geç saatte taksimden kalkan dolmuşlarda kaçınılmazdır) ve sarhoş değilseniz, kokudan korunmak için pencere kenarına oturun. Gerçi İstanbul' da kullanılmakta olan ford marka dolmuşlar, insanlar için değil fotosentezle yaşayan canlılar için yapılmış olduğundan, oksijen ihtiyacı düşünülmemiş arkadaki 7 kişi için bir pencere yeterli görülmüştür. O pencere de sulama için kullanılıyor sanırım. Dikkat edin üzerinize gübre gelmesin.
*Siz sarhoşsanız:
a)Şöföre "Hangi duraktansın abi?" diye sormayın, cevap vermeyecektir. (Bunu taksicilere sormanız gerekmektedir.)
b) Şöförün kapısından inmeye çalışmayınız. O kapı şöföre aittir. Şöför, bu çabanıza, "O, benim 'özel'im birader" diyerek (bkz: televole kültürü) veya hiçbirşey demeden doğrudan sizi pencere camından çıkararak karşılık verebilir.
c) Dolmuşa kusmayınız. Taksim-Kadıköy gibi köprüden geçen dolmuşlarda sarhoş bir gece yolcusu iseniz ve kusma hissi kaçınılmazsa köprüye kadar sabrediniz (köprüden geçene kadar şöföre dayı demenize gerek yoktur, işkillendirmeyin adamı). Zira şöför sizi attığında geri kalanını yürüyebilirsiniz. Yollar yürümekle aşınmaz, sarhoş insanın ayakları acımaz. Köprüden evvel kusarsanız, sarhoş sarhoş boğazı yüzerek geçmeyi denemeyiniz. Suyun üzerinde yürümeyi de denemenizde fayda yoktur. İçki insanı peygamber yapmaz.
d)Önde kafasını sallayan köpek süslerinden varsa ona çok bakmayınız, bu da kusmanıza sebep olabilir. İşin ilginci bu gibi durumlarda, sizin de kafanızı sallayarak kusmanızdır. Varolan tek pencereye yakın oturmanız, olayın rezalet boyutunu azaltacaktır. Arkada 7 sarhoş ve 1 pencere varsa (bkz: taksim-kadıköy dolmuşu), diğerleri de oraya oturmaya çalışacaklarından omuz omuza mücadeleden kaçınmayınız. Dolmuşa binmek sert bir spordur kolay kolay faul çalınmaz.
e)Eve beraber gitmek üzere bir kızla dolmuşa bindiyseniz, onu elbisesinin bir yerinden sıkıca tutunuz. Bu, aniden sızmanız gibi hallerde, onun sizi dolmuşta unutmasını engelleyecektir. (o da içmiştir tabi, n'apsın kız, ayık kalsın da bu rezilliklere insan gözüyle tanıklık mı etsin)
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
ASK VE ALKOL ARASINDAKI BENZERLIKLER
* .ikisi de etkisi gectikten sonra agizda aci tadlar birakir.
* .ikisinin de etkisindeyken salak salak siritilir
* .aşıkken her alkol alınabilir, alkollüyken herkese aşık olunabilir.
* .ikisine de tövbe edersin, ilk karşılaşmada herşeyi unutur baştan başlarsın...
* .ikisinde azı yoktur, ya heptir, ya hiç...
* .ikisi de seni etkisi altına aldı mı, insanlıktan çıkarır, maymun etmeden yakanı bırakmaz...
* .ikisinin de sonrasında, çivi çiviyi söker misali tedavi amaçlı eylemler yapılır. rakı sonrası baş ağrısı için sabah kalkınca bir duble daha içilir, aşık olunan kişiyi unutmak için (nedense) ona çok benzeyen birine gönül kaptırılır vs. ha, bi boka yaramaz ama olsun.
* .ikisi de meyhanecileri zengin eder.
* .ikisinden sonrada "bana ne oldu?" gibi soru cümlesi belirebilir kafanızda.
* .ikisinde de nerde duracağını kestiremezsin, mutlaka
boku çıkar, sonu hüsranla biter...
*.ikisi de yaptıklarından utandığın zaman sığındığın en geçerli bahanelerdir.
- çok sarhoştum hatırlamıyorum.
- ben aşkımdan naaptığımı biliyo muyum be!
* .ikisinin de kafası geçtiğinde "ne bok yedim la ben" der insan genelde.....
* .ikisi de müziğe bağlar adamı...
* .ikisi de etkisi gectikten sonra agizda aci tadlar birakir.
* .ikisinin de etkisindeyken salak salak siritilir
* .aşıkken her alkol alınabilir, alkollüyken herkese aşık olunabilir.
* .ikisine de tövbe edersin, ilk karşılaşmada herşeyi unutur baştan başlarsın...
* .ikisinde azı yoktur, ya heptir, ya hiç...
* .ikisi de seni etkisi altına aldı mı, insanlıktan çıkarır, maymun etmeden yakanı bırakmaz...
* .ikisinin de sonrasında, çivi çiviyi söker misali tedavi amaçlı eylemler yapılır. rakı sonrası baş ağrısı için sabah kalkınca bir duble daha içilir, aşık olunan kişiyi unutmak için (nedense) ona çok benzeyen birine gönül kaptırılır vs. ha, bi boka yaramaz ama olsun.
* .ikisi de meyhanecileri zengin eder.
* .ikisinden sonrada "bana ne oldu?" gibi soru cümlesi belirebilir kafanızda.
* .ikisinde de nerde duracağını kestiremezsin, mutlaka
boku çıkar, sonu hüsranla biter...
*.ikisi de yaptıklarından utandığın zaman sığındığın en geçerli bahanelerdir.
- çok sarhoştum hatırlamıyorum.
- ben aşkımdan naaptığımı biliyo muyum be!
* .ikisinin de kafası geçtiğinde "ne bok yedim la ben" der insan genelde.....
* .ikisi de müziğe bağlar adamı...
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Doktorlar!dan İtiraflar
Ülke: Almanya
Askerdeyken sağlık kontrolünden geçirilmiştik. İdrar tahlili için hepimize plastik bardaklar verilmişti. Erlerden biri bunun üzerine doktora:
-- "Bunları neresine kadar dolduralım?" diye sormuştu. Doktorun cevabını aynen yazıyorum:
-- "Bize biraz dudak payı bırak da içerken üstümüze dökülmesin."
İl: Adana
Bir arkadaşımın doktor babası anlatmıştı. Bir klinikte çalışıyormuş ve hiç abartısız her gün yaşlı bir çift muayene olmak için geliyormuş. Tabi kovmak olmaz, her gün muayene ediyor, ilaçları bittikçe yeni reçeteler yazıyorlarmış. Bir gün yaşlı teyze yalnız gelimiş. Klinikteki herkes şaşırmış. Merakla sormuşlar. Teyzenin cevabı:
-- "Amcanız bugün biraz hasta, o yüzden gelemedi
; İl: Ankara
Muayeneye gelen hastalar beni potansiyel damat olarak mı görürler bilinmez ancak kontrole daima süslenmiş, püslenmiş, bayram çocuğu kılıklı bir hanımla gelirler. Önceki gün yaşlı bir teyze kontrole torunuyla birlikte geldi. Torun yeni gelin gibi göz süzdü, bilindik tavırlar... Bu durumu diğerlerinden ayırıp beni dumur eden kısım şöyle gelişti: Torun masadan bir kağıt aldı, üzerine adını ve telefonunu yazıp bana uzattı,
-- "Acil bir şey olursa ararsınız" dedi!
Nasıl yani? Acil bir şey olursa siz beni arayacaksınız! Benim sizi aramam için nasıl bir aciliyet olabilir?
Doktor bir arkadaşım anlatmıştı;
Bir adam on yaşlarındaki çocuğunu nefes darlığı çektiği için muayeneye getirmiş. Tetkiklerden sonra nefes borusuna baskı yapan bir tümör tespit edilmiş. Heyet halinde çocuğun babasına durumu anlatmışlar. Adam sonuna kadar sakin sakin dinlemiş. Bizimkiler de meseleyi anlatabildikleri için sevinmişler. Adam birden,
--"Yani şimdi pekmezi kaynatıp içirsek açılmaz mı?" diye sormuş
İl:Ankara
O doktor gömleğiyle kendime güvenim o kadar artıyor ki, herkes bana bakıyor sanıyorum. Çıkardığım anda omzum düşüyor, güvenli bakışlarım sönüyor. Bir yasa çıksa da her yerde gömlekle gezsem.
İl:Antalya
Tıp öğrencisiyim. Doktor olmak istemiyordum. Kıytırık bir bölüm seçip yata geze okumak istiyordum. İşin kötü tarafı, artık hastalara bakıyorum. Bugün üroloji bölümündeydim. Adamın tekinin yumurtalıklarını incelemem gerekiyordu. Adamın soyunmasıyla tuvalete gitmem bir oldu. O neydi öyle ya! İğrenç! Haliyle hocam beni eve gönderdi. Sanırım ben bu işi yapamayacağım.
İl:İstanbul
Tıp fakültesinde öğrenciyim. Tıp öğrencileri olarak hastalara uygulanan tıbbi prosedürleri izliyoruz. Özellikle hastaya acı veren işlemlerde birçok arkadaşım hastanın çok acı çektiğini düşünüp kendilerini kötü hissederken ben sadece yapılan işleme odaklanıyor ve hastalar için zerre kadar üzüntü hissetmiyorum. Galiba berbat bir doktor olacağım.
İstanbul
Özel bir hastanede uzman doktor olarak çalışıyorum. Muhasebe elemanları beni cimri ve küçük hesaplar peşinde koşan biri olarak görmesinler diye küçük tutarlı vergi iade fişlerini yazmadım. İtibar önemli. Aslında her fişi yazmak isterdim. Boşa gittiler diye üzülüyorum.
İl:İstanbul
Yoğun bir muayene gününde hastanın biri,
-- "Doktor bey sanırım kuş gribi oldum" dedi.
-- "Yanlış yere gelmişsiniz, dahiliyeye gidin lütfen" dediğimde,
-- "Yok yok doktor bey, ben doğru geldim, kuş gribi derken şey işte, benim kuş, minik kuş yani, şey, artık yapamıyorum da..." gibi şeyler söyledi. Pes yani!
İstanbul
Dört yıl SSK doktorluğunda duyduklarınızı başka hiçbir yerde duyamazsınız.
--"Ne yedi?" sorusunun cevabı,
-- "Her zamankinden"dir.
-- "İlaçlar bitti mi?" dediğinizde,
-- "Ağır gelir diye kestik" derler. Her gün
-- "Allah belanızı versin" diye dua ederler.
-- "Paranızı biz veriyoruz" diye küfür ederler. Kimse bilmez ki gecede 450 hasta bakılır. Yirmi dört saat hiç uyumaz o doktor.
İl:Samsun
Bir doktor gözüyle yurdumdan insan manzaraları. Tüm hastalar acildir, üç yıldır dizi ağrıyanlar dahil! Acil olmayanların mutlaka yetişmeleri gereken otobüs, evde kalmış bebek gibi mazeretleri vardır. Hemen hemen tümünün ayaktan girip kafadan çıkan, tıp fakültesinde bize anlatılmamış tarzda ağrıları vardır. Çoğu,
-- "Bak beni eyi muyane et ha!" der. Genellikle siz reçeteyi kapatınca birden asıl rahatsızlıklarını hatırlarlar.
İl:Ankara
Bir doktor olarak en çok zoruma giden şey başka bir doktora vizite ücreti ödemektir. En çok hoşuma giden şey başka bir doktorun bana vizite ücreti ödemesidir. En çok sinirlendiğim şey ise hastaların bir kez vizite ücreti ödedikten sonra onlarca kez ücretsiz kontrol muayenesi istemesidir.
İl:İzmir
Doktorum. Tüm gün çalıştıktan sonra eve geldiğimde iki veya üç hasta komşu ile karşılaşıyorum. Genelde bu durumu sakin karşılayıp yadırgamıyorum. Çünkü bizde "Bedava mezar bulsa yatar" psikolojisi var. Ortamda bi doktor varken mutlaka bi hastalık bulunur, bulunmasa da uydurulur ve check up'tan geçilir. Ama geçen gün gelen komşumuzun, karın ağrısını araştırmak üzere gaita (kaka) analizi yaptırması gerektiğini söylediğimde,
--"Ben senin tuvaletine yapayım, sen ordan alıp hastanede tahlil yaptırırsın" demesi üzerine artık sakin karşılamamam gerektiğini anladım. Ama bu kadar da olmaz ki!
İl:İstanbul
Uzman doktor olduktan sonra iki ay kadar işsiz kaldım. Evde oturup birkaç özel işimi halledeyim derken başıma neler geldi biliyor musunuz?
Kocamın beni aldattığını, babamın annemden başka 4 kadınla beraber olduğunu, kız kardeşimin bakire olmadığını, kocamın sigara içtiğini, arabamı gece çizenin kocamın kız kardeşi olduğunu öğrendim! Ev hanımı olunca gözlerim açıldı yani!
Ülke: Almanya
Askerdeyken sağlık kontrolünden geçirilmiştik. İdrar tahlili için hepimize plastik bardaklar verilmişti. Erlerden biri bunun üzerine doktora:
-- "Bunları neresine kadar dolduralım?" diye sormuştu. Doktorun cevabını aynen yazıyorum:
-- "Bize biraz dudak payı bırak da içerken üstümüze dökülmesin."
İl: Adana
Bir arkadaşımın doktor babası anlatmıştı. Bir klinikte çalışıyormuş ve hiç abartısız her gün yaşlı bir çift muayene olmak için geliyormuş. Tabi kovmak olmaz, her gün muayene ediyor, ilaçları bittikçe yeni reçeteler yazıyorlarmış. Bir gün yaşlı teyze yalnız gelimiş. Klinikteki herkes şaşırmış. Merakla sormuşlar. Teyzenin cevabı:
-- "Amcanız bugün biraz hasta, o yüzden gelemedi
; İl: Ankara
Muayeneye gelen hastalar beni potansiyel damat olarak mı görürler bilinmez ancak kontrole daima süslenmiş, püslenmiş, bayram çocuğu kılıklı bir hanımla gelirler. Önceki gün yaşlı bir teyze kontrole torunuyla birlikte geldi. Torun yeni gelin gibi göz süzdü, bilindik tavırlar... Bu durumu diğerlerinden ayırıp beni dumur eden kısım şöyle gelişti: Torun masadan bir kağıt aldı, üzerine adını ve telefonunu yazıp bana uzattı,
-- "Acil bir şey olursa ararsınız" dedi!
Nasıl yani? Acil bir şey olursa siz beni arayacaksınız! Benim sizi aramam için nasıl bir aciliyet olabilir?
Doktor bir arkadaşım anlatmıştı;
Bir adam on yaşlarındaki çocuğunu nefes darlığı çektiği için muayeneye getirmiş. Tetkiklerden sonra nefes borusuna baskı yapan bir tümör tespit edilmiş. Heyet halinde çocuğun babasına durumu anlatmışlar. Adam sonuna kadar sakin sakin dinlemiş. Bizimkiler de meseleyi anlatabildikleri için sevinmişler. Adam birden,
--"Yani şimdi pekmezi kaynatıp içirsek açılmaz mı?" diye sormuş
İl:Ankara
O doktor gömleğiyle kendime güvenim o kadar artıyor ki, herkes bana bakıyor sanıyorum. Çıkardığım anda omzum düşüyor, güvenli bakışlarım sönüyor. Bir yasa çıksa da her yerde gömlekle gezsem.
İl:Antalya
Tıp öğrencisiyim. Doktor olmak istemiyordum. Kıytırık bir bölüm seçip yata geze okumak istiyordum. İşin kötü tarafı, artık hastalara bakıyorum. Bugün üroloji bölümündeydim. Adamın tekinin yumurtalıklarını incelemem gerekiyordu. Adamın soyunmasıyla tuvalete gitmem bir oldu. O neydi öyle ya! İğrenç! Haliyle hocam beni eve gönderdi. Sanırım ben bu işi yapamayacağım.
İl:İstanbul
Tıp fakültesinde öğrenciyim. Tıp öğrencileri olarak hastalara uygulanan tıbbi prosedürleri izliyoruz. Özellikle hastaya acı veren işlemlerde birçok arkadaşım hastanın çok acı çektiğini düşünüp kendilerini kötü hissederken ben sadece yapılan işleme odaklanıyor ve hastalar için zerre kadar üzüntü hissetmiyorum. Galiba berbat bir doktor olacağım.
İstanbul
Özel bir hastanede uzman doktor olarak çalışıyorum. Muhasebe elemanları beni cimri ve küçük hesaplar peşinde koşan biri olarak görmesinler diye küçük tutarlı vergi iade fişlerini yazmadım. İtibar önemli. Aslında her fişi yazmak isterdim. Boşa gittiler diye üzülüyorum.
İl:İstanbul
Yoğun bir muayene gününde hastanın biri,
-- "Doktor bey sanırım kuş gribi oldum" dedi.
-- "Yanlış yere gelmişsiniz, dahiliyeye gidin lütfen" dediğimde,
-- "Yok yok doktor bey, ben doğru geldim, kuş gribi derken şey işte, benim kuş, minik kuş yani, şey, artık yapamıyorum da..." gibi şeyler söyledi. Pes yani!
İstanbul
Dört yıl SSK doktorluğunda duyduklarınızı başka hiçbir yerde duyamazsınız.
--"Ne yedi?" sorusunun cevabı,
-- "Her zamankinden"dir.
-- "İlaçlar bitti mi?" dediğinizde,
-- "Ağır gelir diye kestik" derler. Her gün
-- "Allah belanızı versin" diye dua ederler.
-- "Paranızı biz veriyoruz" diye küfür ederler. Kimse bilmez ki gecede 450 hasta bakılır. Yirmi dört saat hiç uyumaz o doktor.
İl:Samsun
Bir doktor gözüyle yurdumdan insan manzaraları. Tüm hastalar acildir, üç yıldır dizi ağrıyanlar dahil! Acil olmayanların mutlaka yetişmeleri gereken otobüs, evde kalmış bebek gibi mazeretleri vardır. Hemen hemen tümünün ayaktan girip kafadan çıkan, tıp fakültesinde bize anlatılmamış tarzda ağrıları vardır. Çoğu,
-- "Bak beni eyi muyane et ha!" der. Genellikle siz reçeteyi kapatınca birden asıl rahatsızlıklarını hatırlarlar.
İl:Ankara
Bir doktor olarak en çok zoruma giden şey başka bir doktora vizite ücreti ödemektir. En çok hoşuma giden şey başka bir doktorun bana vizite ücreti ödemesidir. En çok sinirlendiğim şey ise hastaların bir kez vizite ücreti ödedikten sonra onlarca kez ücretsiz kontrol muayenesi istemesidir.
İl:İzmir
Doktorum. Tüm gün çalıştıktan sonra eve geldiğimde iki veya üç hasta komşu ile karşılaşıyorum. Genelde bu durumu sakin karşılayıp yadırgamıyorum. Çünkü bizde "Bedava mezar bulsa yatar" psikolojisi var. Ortamda bi doktor varken mutlaka bi hastalık bulunur, bulunmasa da uydurulur ve check up'tan geçilir. Ama geçen gün gelen komşumuzun, karın ağrısını araştırmak üzere gaita (kaka) analizi yaptırması gerektiğini söylediğimde,
--"Ben senin tuvaletine yapayım, sen ordan alıp hastanede tahlil yaptırırsın" demesi üzerine artık sakin karşılamamam gerektiğini anladım. Ama bu kadar da olmaz ki!
İl:İstanbul
Uzman doktor olduktan sonra iki ay kadar işsiz kaldım. Evde oturup birkaç özel işimi halledeyim derken başıma neler geldi biliyor musunuz?
Kocamın beni aldattığını, babamın annemden başka 4 kadınla beraber olduğunu, kız kardeşimin bakire olmadığını, kocamın sigara içtiğini, arabamı gece çizenin kocamın kız kardeşi olduğunu öğrendim! Ev hanımı olunca gözlerim açıldı yani!
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
çok hoşmuş.
ben 10 yıldan sonrasını merak ediyorum
ben 10 yıldan sonrasını merak ediyorum
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Iki fanatik futbolsever konusmaktadir. Biri :
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol degil ki... Hakemler kötü... Oynanan
oyun itis kakis... Saatlerce gise önünde, kuyrukta bekle... Içeride kavga
gürültü... Çikista vasita bulamiyorsun...
Digeri :
- Bende tipki senin gibi maça gitmiyorum. Beni de tipki senin gibi karim
birakmiyor...
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol degil ki... Hakemler kötü... Oynanan
oyun itis kakis... Saatlerce gise önünde, kuyrukta bekle... Içeride kavga
gürültü... Çikista vasita bulamiyorsun...
Digeri :
- Bende tipki senin gibi maça gitmiyorum. Beni de tipki senin gibi karim
birakmiyor...
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Surucu, dikiz aynasinda kendisini izleyen polis aracini gorunce kacabilecegini dusunup gazi kokler. Ancak polisi atltmayacagini anlayinca, pes ederek kenara ceker. Polis, arabasindan cikip surucunun yanina gelir:
- Arkadas, cok yorgunum. Bana mantikli bir gerekce gosterirsen, seni birakip evime gidecegim.
Surucu hemen yanitlar:
- Karim gecen ay beni bir polis icin terk etti. Aynada polis aracini gorunce, kactigi polis onu bana geri getiriyor sandim.
- Pekala, gidebilirsin.
- Arkadas, cok yorgunum. Bana mantikli bir gerekce gosterirsen, seni birakip evime gidecegim.
Surucu hemen yanitlar:
- Karim gecen ay beni bir polis icin terk etti. Aynada polis aracini gorunce, kactigi polis onu bana geri getiriyor sandim.
- Pekala, gidebilirsin.
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Bıyıkları yeni terleyen delikanlı; anne ve babası ile uzun bir tartışmadan sonra bavulunu toplamış;
“-Sakın beni durdurmaya kalkmayın... Ben heyecan istiyorum, coşku istiyorum, bol para ve güzel kızlar istiyorum... Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil...”
Kapıya doğru yürürken, babası “Dur” diye bağırmış...
“-Size söylemiştim, beni durdurmaya teşebbüs etmeyin diye”...
“Dur” diye yeniden bağırmış adam, oğlu bahçe kapısından çıkarken...
“-Dur... Beni bekle...”
“-Sakın beni durdurmaya kalkmayın... Ben heyecan istiyorum, coşku istiyorum, bol para ve güzel kızlar istiyorum... Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil...”
Kapıya doğru yürürken, babası “Dur” diye bağırmış...
“-Size söylemiştim, beni durdurmaya teşebbüs etmeyin diye”...
“Dur” diye yeniden bağırmış adam, oğlu bahçe kapısından çıkarken...
“-Dur... Beni bekle...”
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Adam karısı ile fena bir tartışmada;
“-Aynı zamanda hem bu kadar güzelken, hem de bu kadar salak olabildiğini anlamıyorum...”
Kadın cevap veriyor;
“-Hemen açıklayayım... Beni çekici bul diye güzel yaratılmışım... E benim de seni çekici bulmam için salak olmuşum...”
“-Aynı zamanda hem bu kadar güzelken, hem de bu kadar salak olabildiğini anlamıyorum...”
Kadın cevap veriyor;
“-Hemen açıklayayım... Beni çekici bul diye güzel yaratılmışım... E benim de seni çekici bulmam için salak olmuşum...”
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
sırf erkeği çekici bulmak için öyle mi 
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
Re: HADİ GÜLÜMSEYELİM
Alıştıra alıştıra;
- Sedat abi baban elmeş..
- Ne?
- Baban elmüş
- Ne diyon be?
- Baban ölmüş
- Manyak mısın oğlum, doğru düzgün söylesene
- Alıştıra Alıştıra söyleyim dedim..
- la havle vala kuvvete...
- Alıştın mı?...
Bayan profesör, solunum olayını sormak amacıyla, sigarasından bir nefes çekip öğrencisinin yüzüne üfledi:
- Söyle bakalım, bu nedir?
- Terbiyesizliktir efendim...
Yaşlı bir öğretmen, Fen Bilgisi dersinde kasları anlatıyordu. Bir ara öğrencilerden birine şu soruyu sordu:
- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
- İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!
Hemsire Doktora,
"Ne zaman tansiyonuna bakmak için egilsem hastanin nabzi hizlaniyor, tansiyonu yükseliyor. Ne yapsam Doktor Bey?"
"Bu sagliklilik belirtisi Hemsire Hanim. Yakanizi iliklemeniz yeterli."
Derste hoco sorar:
_ çocuklarım Allah'a günahlarımızı affettirmek için ne yapmalyz?
uzun bir sessizlikten sonra çocuklardan biri:
_ ne mi yapmalyız? ilk önce günah işlemeliyiz
Kadin apandisitten ameliyat olmak üzeredir.
- Doktor bey, ameliyattan sonra herkes benim yara izimi görecek mi? diye sorunca
Doktor hemen ciddi takir tavinarak,
- Size bagli efendim.
şöför çarptığı yayayı teselli eder:
- şansınız varmış, size çarptığım yer tam doktorun muayenehanesinin karşısı.
- Yerdeki inleyerek cevaplar:
- o doktor benim.
- Sedat abi baban elmeş..
- Ne?
- Baban elmüş
- Ne diyon be?
- Baban ölmüş
- Manyak mısın oğlum, doğru düzgün söylesene
- Alıştıra Alıştıra söyleyim dedim..
- la havle vala kuvvete...
- Alıştın mı?...
Bayan profesör, solunum olayını sormak amacıyla, sigarasından bir nefes çekip öğrencisinin yüzüne üfledi:
- Söyle bakalım, bu nedir?
- Terbiyesizliktir efendim...
Yaşlı bir öğretmen, Fen Bilgisi dersinde kasları anlatıyordu. Bir ara öğrencilerden birine şu soruyu sordu:
- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
- İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!
Hemsire Doktora,
"Ne zaman tansiyonuna bakmak için egilsem hastanin nabzi hizlaniyor, tansiyonu yükseliyor. Ne yapsam Doktor Bey?"
"Bu sagliklilik belirtisi Hemsire Hanim. Yakanizi iliklemeniz yeterli."
Derste hoco sorar:
_ çocuklarım Allah'a günahlarımızı affettirmek için ne yapmalyz?
uzun bir sessizlikten sonra çocuklardan biri:
_ ne mi yapmalyız? ilk önce günah işlemeliyiz
Kadin apandisitten ameliyat olmak üzeredir.
- Doktor bey, ameliyattan sonra herkes benim yara izimi görecek mi? diye sorunca
Doktor hemen ciddi takir tavinarak,
- Size bagli efendim.
şöför çarptığı yayayı teselli eder:
- şansınız varmış, size çarptığım yer tam doktorun muayenehanesinin karşısı.
- Yerdeki inleyerek cevaplar:
- o doktor benim.

