Beyin Fırtınası
Gerçekten çok üzücü çok acı bir durum ama insan ölümü sevdiği kişi, o hastalığı çeken kişi için kurtuluş olarak görebiliyor. Yanında her gün acılar içinde kıvranan bir can, her geçen gün daha da eriyip gitmekte ne yiyebiliyor nede içebiliyor yatağının içinde oturmak bile artık ona bir işkence olmaya başlamış bütün vucudunun acılar içine olduğunu söylüyor,yardım için elini uzattığında sanki dokunduğun yer o sevdiğin kişinin canını yakıyo dokunamıyorsun bile, tıbben hiç bir şey yapılamaycağı söylenmiş yapılsa bile umutsuz bakılıyosa O canım sevdiğin kişi için her ne kadar çok acı bile olsa her ne kadar kabullenmesende yüreğinden bile söyleyemessen de artık onun için ölümü kurtuluş olarak görüyosun.esengül yazdı:Arkadaşlar teşekkürler![]()
Şimdiki konumuz biraz üzücü ama hayatın gerçekleri bunlar ne yazıık ki?
Bir yakınımın eşi yatalak oldu ve insan öyle bir ruh haline geliyorki;
Ölümünü bile isteyebiliyor eşinin![]()
Neden insan eşinin,hayatını paylaştığı insanın ölümünü ister?
Bakın yargılamıyorum,çok zor büyükler hep derler ki?
insan eti ağır olur öyle bir yatağa bağlandı ki?
tümden felç ve tamamıyla eşine bağımlı oldu,huysuzluğuda üstüne cabası...
İlk önceleri iyileşsin diye dualar edilirken şimdi ise çok çekmesin ve çektirmesin diye ölüm bile isteniyor,neden böyleyiz bizler???
Cenab-a Allah hiç bir kuluna böyle bir acı yaşatmasın hiç bir kuluna dert veripde derman aratmasın
İnsanoğlu doğar,büyür ve ölür.Ama bunları yaşarken yaşam dilimlerine bölünmüş hayatında türlü türlü sevinçleri,mutlulukları,acıları ve hüzünleri bir arada yaşar.esengül yazdı:Arkadaşlar teşekkürler![]()
Şimdiki konumuz biraz üzücü ama hayatın gerçekleri bunlar ne yazıık ki?
Bir yakınımın eşi yatalak oldu ve insan öyle bir ruh haline geliyorki;
Ölümünü bile isteyebiliyor eşinin![]()
Neden insan eşinin,hayatını paylaştığı insanın ölümünü ister?
Bakın yargılamıyorum,çok zor büyükler hep derler ki?
insan eti ağır olur öyle bir yatağa bağlandı ki?
tümden felç ve tamamıyla eşine bağımlı oldu,huysuzluğuda üstüne cabası...
İlk önceleri iyileşsin diye dualar edilirken şimdi ise çok çekmesin ve çektirmesin diye ölüm bile isteniyor,neden böyleyiz bizler???
Tıpkı bir kelebeğin 40 günlük ömründe yaşadıkları misalidir.Kelebeğin kozadan çıkışıyla başlayan hayatı 40 gün içinde sona erer ve bu 40 güne tüm hayatını sığdırır.
İnsanoğlu fıtratında vardır sevmek ve sevilmek.Karşıdaki insan aslında ihtiyaç gibi görülür.Karşılıklı sevgiye aç yürekler doyurulacaktır bir ömür boyu.Ruhlar açılır ve o sevgi hep sürsün istenir.Taki acılarla yüzleşene kadar.Sevdiğimizin canının yanması ağır gelir önce bize.Onun gözler önünde günbegün eriyip gitmesine önce sadece gözler seyircidir.Gözler katlanamamya başladığında yürek girer devreye artık kalp acımaya başlar.Ve o da iflas ettiğinde beyin girer yani artık 2 tarafta bitmiştir.Bir taraf acıdan hastalıktan karşındakine cefa çektirdiğini düşünmenin ezikliğinden...Öteki taraf ise Sevdiğinin bitip tükenmesinden ve iflas eden duygularından bitap düşerler.Yani nefislerine belkide yenik düşerler...
Rabbim hastalıkta ve sağıkta böyle acılarla hiçbirimizi imtihan etmesin...
Kelebeğin kozası gibi aslında kısacık olan ömrümüzü sevgi bahçesine döndürmek elbette çok kolay.Ancak bu bahçenin bakımı sandığımız kadarda kolay olmasa gerek...
Yüreğinde öyle bir umut taşı ki onu senden kimse alamasın,kalbin öyle sevgiyle dolsun ki isteyen değil hakeden alsın...
tekrar geçmiş olsun.. bazen sözün bittiği anlar olur... bu konuyla ilgili yazamadım o yüzden. başa gelmeden bilinmez deyimini hep duyarsınız..
bir çok örneklere tanık oldum: konu başkası olunca farklı değerlendirip başına gelince farklı davrananları gördüm...
konu hastalık olunca düşünülmesi gereken tek şey şu bence: benim başıma gelseydi ne yapardım ve ne beklerdim diye düşünebilmek..
hepimizin başına gelebilir...
düşünebildiğim ve bildiğim tek şey sabır ve desteğin böyle anlarda çok lazım olduğu..
bir çok örneklere tanık oldum: konu başkası olunca farklı değerlendirip başına gelince farklı davrananları gördüm...
konu hastalık olunca düşünülmesi gereken tek şey şu bence: benim başıma gelseydi ne yapardım ve ne beklerdim diye düşünebilmek..
hepimizin başına gelebilir...
düşünebildiğim ve bildiğim tek şey sabır ve desteğin böyle anlarda çok lazım olduğu..
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
[font=Comic Sans MS]"Allah kimseye kaldıramayacağı
yük vermezmiş"
çok dogru bir söz...
bizler yıllardır hasta ve yatalak olan kayinvalidemle ilgileniyoruz..
hiç kolay degil allah yardımcısı olsu hadi benim kayınpederim bizlere yardımcı oluyor tek başına çok zor...[/font]
yük vermezmiş"
çok dogru bir söz...
bizler yıllardır hasta ve yatalak olan kayinvalidemle ilgileniyoruz..
hiç kolay degil allah yardımcısı olsu hadi benim kayınpederim bizlere yardımcı oluyor tek başına çok zor...[/font]
sevmEk biR sanAttIR, ve inAn bAna bu sanAtI herkes hakkIyLa iCra edemEz...
esengül bu sözlerin verdiği en önemli mesaj sanırım şu:
insan sevdiklerine değer verir, değer verdiklerine güvenir ve dünyasında gönül tahtına oturtur..
sevdiğini yerden yere vurur çünkü başına kötü bir şey gelsin istemez.. dost acı söyler diye de biz sözümüz var...
gönül dostuna küsermiş, çünkü o gönül tahtına oturttuğu kişiden bir kötülük beklemez, beklemediği için olumsuz bir şeyle karşılaştığında sarsıntısı büyük olur..
emoş sen de güzel bir noktaya değinmişsin, duygularına sağlık
insan sevdiklerine değer verir, değer verdiklerine güvenir ve dünyasında gönül tahtına oturtur..
sevdiğini yerden yere vurur çünkü başına kötü bir şey gelsin istemez.. dost acı söyler diye de biz sözümüz var...
gönül dostuna küsermiş, çünkü o gönül tahtına oturttuğu kişiden bir kötülük beklemez, beklemediği için olumsuz bir şeyle karşılaştığında sarsıntısı büyük olur..
emoş sen de güzel bir noktaya değinmişsin, duygularına sağlık
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
teşekkür ederim emoş, esengül...
forumlarımız o çok katılımlı, mesaj trafiğine yetişilemeyen.cıvıl cıvıl bir ortama hazır artık..
biz emin adımlarla ilerliyoruz:)..
dediklerine ve dileklerine katılıyorum. kırılmalar kırgınlıklar şu kısa hayatta güzel anlardan çalmak sadece... güzel anlardan değil, güzel anları çalmayı becerebilmeliyiz:)
forumlarımız o çok katılımlı, mesaj trafiğine yetişilemeyen.cıvıl cıvıl bir ortama hazır artık..
dediklerine ve dileklerine katılıyorum. kırılmalar kırgınlıklar şu kısa hayatta güzel anlardan çalmak sadece... güzel anlardan değil, güzel anları çalmayı becerebilmeliyiz:)
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
Bu eskiden bugüne kadar gelen bir gelenek mi, cehalet göstergesi mi bilmiyorum ama bu bir gelenekse hemen son bulmalı.. cehaletse de bir nokta konmalı...
neden yapılır? amacı nedir? bir mesajı mı verilmek istenir? gibi soruların cevabı bana göre çok basit:
bir güç gösterisi ise ilkellik,
bir gelenek ise anlamsız,
bir eğlence ise zevksiz,
bir sevgi gösterisi ise sevgisizlik bana göre..
memleketimizin her köşesinde bu gelenek var maaleef.. özellikle köylerde. daha çok silahın güç sembolü olduğu bölgelerde.. cehaletin kol gezdiği yerlerde...
benim teyzemin oğlu askere gitmeden 1 gün önce düğünde vuruldu öldü..
türklerin at, avrat, silah geleneğinin bir uzantısı olmalı...
attan, silahtan vazgeçsinler artık sadece avratla yetinsinler ne kaybederler
neden yapılır? amacı nedir? bir mesajı mı verilmek istenir? gibi soruların cevabı bana göre çok basit:
bir güç gösterisi ise ilkellik,
bir gelenek ise anlamsız,
bir eğlence ise zevksiz,
bir sevgi gösterisi ise sevgisizlik bana göre..
memleketimizin her köşesinde bu gelenek var maaleef.. özellikle köylerde. daha çok silahın güç sembolü olduğu bölgelerde.. cehaletin kol gezdiği yerlerde...
benim teyzemin oğlu askere gitmeden 1 gün önce düğünde vuruldu öldü..
türklerin at, avrat, silah geleneğinin bir uzantısı olmalı...
attan, silahtan vazgeçsinler artık sadece avratla yetinsinler ne kaybederler
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
Ati hocam sizde çok teş.ederim.
Neden Silah bulundururuz? neden silah taşırız?
Ben görevim gereği 15 yıldır silah taşımakta ve bulundurmaktayım. Ama bir gün olsun ne bir kutlama ne bir sevincimde ne de başka bir nedenden dolayı elim belime gitmemiştir.İşim haricinde hiç bir zaman taşımak dahi istemiyorum. Biliyorumki silah insanın üzerinde olduğunda ona cesaret vericek bir tartışma bir sinrlilik anında elinin silaha gideceği malumdur .Kişinin silahı yanında yoksa en kötüsü şerefi ile dayak yer olay orda biter...
Evet toplumumuzda malesef silah erkeklik simgesi ,güç simgesi olarak görülmektedir.
Silahı erkeklik simgesi olarak erkekliğn olmazsa olmazlarından gördüğümüzden mi nedir erkek çocuklarımıza ilk aldığımız oyuncakların başında silah gelmektedir. Bu da o çocuğun silahla ilgili düşünce yapısını, gelişmesini silaha olan merakını artırmaktadır.
Birde toplumuzda silah ruhsat alıpları o kadar çok kolayki bunun çok çok zorlaştırılması gerektiğini silah ruhsatı alıcak kişinin Silah kullanması ile ilgili eğitimden,pisikolojik, teorik, silahı tanıması silahı kullanımı ile uygulamalı pratik dersler verilmelidir. Sadece ver parayı yada yap taksidi al silahı olmamalıdır.
Atasözümüz vardır ya
AT, Avrat, Silah bizim namusumuzdur.
O zaman silah bizim namusumuzsa onu nerde ne şekilde ve niçin kullanmamız gerektiğini de bilmeliyiz...
Sevinçimizi, mutluluğumuzu silahla kutlayıp hiç günahsız masup kişilerin yaşama hakkını elinden alıp, Ölen kişinin geride kalanlarınıda bir ömür boyu mutsuzluğa mahkum etmeyelim..
Evet, belirli zaman ve yıllar geçtikce neden evlilik monotonlaşır, Hayatımıza eşler arasına zamanla yavaş yavaş girip kendini bize kabulendirip öyle yaşamımızı kendine göre yönlendiren ne? Yada tam tersi hayatımızda olupta farkında olmadan yavaş yavaş çıkıp giden onun gitmesine musade ettiğimiz ne?
Evliliğin arefesinde evliliğin ilk yılarında onunla birlikte üç beş dakika geçirmek ne kadar keyif verdiği, insanı ne kadar mutlu ettiği, Onunla aynı havayı tenefüs ettiğin sürece aynı mekanda birlikte olduğun sürece dizlerinin dipinden hiç ayırmadığın/ayrılmadığın her iki tarafında birbirlerini mutlu etmek için her an yeni bir süpriz hazırlığında olmaları, Her defasında dudaklarından hiç düşürmedikleri aşk ve sevgi sözcükleri, birbirlerine karşı iltifatlar, Birbirlerinin yüreklerini okşayan o tılsımlı sözlere, Biraz da deli dolu yaşantımıza ne oluyorda yavaşca hayatımızdan çıkıp gidiyor?
Acaba;
Çalışma ve iş hayatımızda karşılaşılan sorunlar, bu sorunlarında eve kadar taşınıyor olması evdede bu sorunları paylaşıyor olmaktan öte tek başına çözmeye çalışıyor olması bütün sorunları ve yaşadığı sıkıntıları içine atıyor olması sorunları ile başbaşa kalması en yakın eşi ile bile paylaşmıyor yalnızlığı seçip bununda kendine iyi geliceğini düşünüp çaktırmadan hep o konu üzerinde düşünüyor olması,
Evliliğin meyvası olan her evli çiftinde çok istediği çocuklarının hayatlarına girmesi , Artık bütün planların o çocuk üzerine yapılıyor olması, evdeki zamanın bile çok büyük bir bölümü o canları ile geçiriyor olmaları, bebekliğinden , okula başlamasından, iş hayatına atılıncaya kadar hep varımız yoğumuz bütün düşüncemizle onların yanında olmamız artık kendimiz için değilde canımız olan çocuklarımız için yaşıyor olmamız,
Evlilikten sonra Aşkın bitiyor yerini sevgi ve saygının alıyor olmasımı, gerçi biten Aşk değildir aşk her zaman aynıdır. Yüzyılar önce neyse aşk yine aynı o aşktır. Sadece onu yaşan bireyler değişmiştir. Onu bitiren tükenmesine neden olan onu yaşayan kişilerdir.
Bağımlısı olduğumuz teknoloji harikası tv ve pc , Evde yalnız kaldığımızda eşlerin birinin bir meşguliyeti olduğunda diğerinin ilk elini attığı ya tv kumandası yada kısa süreliğine birazcık sörf yapayım azıcık gazetelere göz atayım diye başına geçtiğimiz pc . Zamanla bir bakıyosun artık onlar bizim vaz geçilmesimiz olmuş önceleri biraz zaman geçirmek için başına otururduk şimdi ondan kalan birazcık zamanı evdekilerle paylaşır olmuş durumdayız..
Bence bu görüşlerimin evliliğin monotonlaşmasına ön ayak olduğu kanısındayım...
Evliliğin arefesinde evliliğin ilk yılarında onunla birlikte üç beş dakika geçirmek ne kadar keyif verdiği, insanı ne kadar mutlu ettiği, Onunla aynı havayı tenefüs ettiğin sürece aynı mekanda birlikte olduğun sürece dizlerinin dipinden hiç ayırmadığın/ayrılmadığın her iki tarafında birbirlerini mutlu etmek için her an yeni bir süpriz hazırlığında olmaları, Her defasında dudaklarından hiç düşürmedikleri aşk ve sevgi sözcükleri, birbirlerine karşı iltifatlar, Birbirlerinin yüreklerini okşayan o tılsımlı sözlere, Biraz da deli dolu yaşantımıza ne oluyorda yavaşca hayatımızdan çıkıp gidiyor?
Acaba;
Çalışma ve iş hayatımızda karşılaşılan sorunlar, bu sorunlarında eve kadar taşınıyor olması evdede bu sorunları paylaşıyor olmaktan öte tek başına çözmeye çalışıyor olması bütün sorunları ve yaşadığı sıkıntıları içine atıyor olması sorunları ile başbaşa kalması en yakın eşi ile bile paylaşmıyor yalnızlığı seçip bununda kendine iyi geliceğini düşünüp çaktırmadan hep o konu üzerinde düşünüyor olması,
Evliliğin meyvası olan her evli çiftinde çok istediği çocuklarının hayatlarına girmesi , Artık bütün planların o çocuk üzerine yapılıyor olması, evdeki zamanın bile çok büyük bir bölümü o canları ile geçiriyor olmaları, bebekliğinden , okula başlamasından, iş hayatına atılıncaya kadar hep varımız yoğumuz bütün düşüncemizle onların yanında olmamız artık kendimiz için değilde canımız olan çocuklarımız için yaşıyor olmamız,
Evlilikten sonra Aşkın bitiyor yerini sevgi ve saygının alıyor olmasımı, gerçi biten Aşk değildir aşk her zaman aynıdır. Yüzyılar önce neyse aşk yine aynı o aşktır. Sadece onu yaşan bireyler değişmiştir. Onu bitiren tükenmesine neden olan onu yaşayan kişilerdir.
Bağımlısı olduğumuz teknoloji harikası tv ve pc , Evde yalnız kaldığımızda eşlerin birinin bir meşguliyeti olduğunda diğerinin ilk elini attığı ya tv kumandası yada kısa süreliğine birazcık sörf yapayım azıcık gazetelere göz atayım diye başına geçtiğimiz pc . Zamanla bir bakıyosun artık onlar bizim vaz geçilmesimiz olmuş önceleri biraz zaman geçirmek için başına otururduk şimdi ondan kalan birazcık zamanı evdekilerle paylaşır olmuş durumdayız..
Bence bu görüşlerimin evliliğin monotonlaşmasına ön ayak olduğu kanısındayım...
