Beyin Fırtınası
olur da anne-baba ayrılır ve başka kişilerle evlenirlerse,bence çocuk yeni eşlere anne- baba demek zorunda bırakılmamalıdır hatta dememmesi sağlanmalıdır bence.ANNE ve BABA kavramları çok özeldir ve öyle kalmalıdır !
------------------------------------------------------
"farkında mısın,ömür de bitiyor?"
"farkında mısın,ömür de bitiyor?"
Bazı batı ülkelerinde nüfusun 1/3'ü boşanmış ailelerden oluşurken ne yazıkki ülkemizde boşanmaların giderek arttıgı görülmektedir.
Böyle üzücü bir olaya yakinen tanıdıgımız bir ailenin dagıldıgını ve çocukların nasılda mutsuz ve perişan olduguna bizzat şahid oldum .
Boşanmış (ayrılmış) aile çocugu nasıl etkiler?
Çocukların anne-baba arasındaki anlaşmazlıkların dışında tutulması gerektigine ve onları taraf tutma gibi asla yapılmaması gereken bir davranış için zorlanmaması gerektigi kanaatindeyim.
Bazı ebeveynler çocuga zaman zaman taraf tutma,hakem olma gibi agır sorumluluklar yükleyerek bu içinden çıkılması zor durum karşısında ezilmelerine hatta psikolojilerinin alt-üst olmasına neden olabiliyorlar.
Bu arada çocuk, anne-baba yanında onları birbirine hoş gösterebilmek için yapay rollere girebiliyor.Bir başka deyişle,gerçeklerden saparak onların istedigi gibi davranışlar içine girebiliyorlar.
Kısacası;anne-babası ayrılmış çocuklarda,hayat düzeninin bozulması,okulda başarısızlık,terk edilme kaygısı,güvensizlik duygusu,gelecekten bir beklentisinin kalmaması,dahada kötüsübirlikte yaşadıgı ebeveyni suçlama gibi istenmeyen davranış bozuklukları baş gösterebiliyor.
Demekki;böyle üzücü sonuçlara maruz kalmamak ve dahada önemlisi o masum yavrulara böylesi acıları yaşatmamak için eş seçiminde biraz daha dikkatli ve seçici davranmalıyız.
Böyle üzücü bir olaya yakinen tanıdıgımız bir ailenin dagıldıgını ve çocukların nasılda mutsuz ve perişan olduguna bizzat şahid oldum .
Boşanmış (ayrılmış) aile çocugu nasıl etkiler?
Çocukların anne-baba arasındaki anlaşmazlıkların dışında tutulması gerektigine ve onları taraf tutma gibi asla yapılmaması gereken bir davranış için zorlanmaması gerektigi kanaatindeyim.
Bazı ebeveynler çocuga zaman zaman taraf tutma,hakem olma gibi agır sorumluluklar yükleyerek bu içinden çıkılması zor durum karşısında ezilmelerine hatta psikolojilerinin alt-üst olmasına neden olabiliyorlar.
Bu arada çocuk, anne-baba yanında onları birbirine hoş gösterebilmek için yapay rollere girebiliyor.Bir başka deyişle,gerçeklerden saparak onların istedigi gibi davranışlar içine girebiliyorlar.
Kısacası;anne-babası ayrılmış çocuklarda,hayat düzeninin bozulması,okulda başarısızlık,terk edilme kaygısı,güvensizlik duygusu,gelecekten bir beklentisinin kalmaması,dahada kötüsübirlikte yaşadıgı ebeveyni suçlama gibi istenmeyen davranış bozuklukları baş gösterebiliyor.
Demekki;böyle üzücü sonuçlara maruz kalmamak ve dahada önemlisi o masum yavrulara böylesi acıları yaşatmamak için eş seçiminde biraz daha dikkatli ve seçici davranmalıyız.
Önemli olan,çokdegil...
İnsan gibi yaşamak...
OZAN
İnsan gibi yaşamak...
OZAN
boşanmak çare midir? benim şahi düşüncem; çocuk varsa boşanmanın denenecek en son yol olduğudur.çiftler birbirlerinden emin olmadan çocuk yapmamalı,yaptıktan sonra da boşanmayı akıllarından çıkarmalıdırlar.
evlilik zor bir kurum; insanların sürekli birarada olması,birbirlerine katlanmaları,elbette zor hep güllük gülistanlık geçmiyor ki her evlilik böyle...50-60 yıl sürebilen evlilikler de de mutlaka tatsızlıklar yaşanmıştır,olmadı diyen yalan söyler ama bakın onlar ayrılmamışlar sürdürmüşler
anne-baba olmak büyük özveri ister,herşey onların mutluluğu için,bizler boşanırsak onlar mutlaka mutsuz olacaklar ve belki de başlarına çpok kötü şeyler bile gelecek buna hakkımız yok
aşk da birgün bitebilir,ama saygıyı korumalı ve çocuklarımız için evlilik süremizi mümkün olduğunca uzun tutmalıyız
alttan almayı bilmek,kin tutmamak,özür dilemeyi bilmek sanırım yapılabilecek en kolay şeyler...
evlilik zor bir kurum; insanların sürekli birarada olması,birbirlerine katlanmaları,elbette zor hep güllük gülistanlık geçmiyor ki her evlilik böyle...50-60 yıl sürebilen evlilikler de de mutlaka tatsızlıklar yaşanmıştır,olmadı diyen yalan söyler ama bakın onlar ayrılmamışlar sürdürmüşler
anne-baba olmak büyük özveri ister,herşey onların mutluluğu için,bizler boşanırsak onlar mutlaka mutsuz olacaklar ve belki de başlarına çpok kötü şeyler bile gelecek buna hakkımız yok
aşk da birgün bitebilir,ama saygıyı korumalı ve çocuklarımız için evlilik süremizi mümkün olduğunca uzun tutmalıyız
alttan almayı bilmek,kin tutmamak,özür dilemeyi bilmek sanırım yapılabilecek en kolay şeyler...
------------------------------------------------------
"farkında mısın,ömür de bitiyor?"
"farkında mısın,ömür de bitiyor?"
Esengül eminim beyin fırtınasının sadece bu konuyla ilgili tartışma bölümü için son kez yazıyorum dedin.esengül yazdı:Bu kadar mı arkadaşlar?
Ben son kez bu konuyla ilgili yazmak istiyorum...
Anne,babası ayrılan çocuklardamıdır bütün suç?
Zamanımızda bu kadar boşanmalar neden çogaldı?
Eski kadınlar neden çekiyordu onca sıkıntıyı?
Boşanmanın ertesinde içine kapanan,ezilmiş gençler,
Anne,babanın çaresizliği ama tek yolu boşanmada bulmaları.
Bence boşanmanın neden artık bu kadar sıkça başvurulan bir
çözüm yolu olduğunu tartışalım birazda...
Umarım katılımlar fazla olur,yoksa nasılsa bugün bizi ilgilendirmeyen bir konu
zamanı geldiğinde düşünürüz,diye düşünmüyorsunuzdur arkadaşlar...
öncelikle, senin "eski kadınlar neden çekiyordu onca sıkıntıyı" soruna karşılık cevabı yine devam eden cümlelerinde bulmak mümkün..
bugün boşanmanın neden sıkça başvurulan bir yol olduğu konusunu ben o ilk cümlene bağlamak istiyorum..
artık kadınlar onca sıkntıyı çekmeme, katlanmama cesaretini ve gücünü bulmaya başladılar..
kadın gerek eğitim ve kişilik, gerekse maddi konularda çok aşama katetti.
buna bağlı olarak erkek de katı ananelerinden yavaş yavaş vazgeçerek boşanmanın önündeki engeller bir ölçüde aşılmış oldu..
bir ölçüde diyorum çünkü hala katlanan o kadar çok kadınımız var ki, seçim şansı olmayan.
kadınlar bu değişimle birlikte toplumda kendi ayakları üzerine basmayı başardığında dengeler oturacaktır..
bu anlamda düşünüldüğünde, boşanmaların günümüzde artış kaydetmesi olumsuz bir gelişme olarak görülememli. ancak, boşanmaların nedenleri oldukça fazla. boşanmalar diğer çatışmalardan dolayı artış gösteriyorsa, örneğin ahlaki değerlerdeki yozlaşma, aldatmalar, aile kurumunun değerini yitirmesi gibi nedenler varsa bunlardan kaygı duymak gerkiyor..
boşanma ile ilgili senin ve deryanın düşüncelerine katılıyorum..
evlilik kesinlikle özveri gerektiriyor. bu özveriye de katlanmak adını vermemek lazım..
aksi takdirde bu hem yılların emeği ve elbirliğiyle gelinen yere ihanet anlamına gelebilir hem de çocukların geleceği ile ilgili olumsuz sonuçların nedenleri olabilir..
gerçekten de dağılmış ailelerde çocukların sorunlu bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirme olasılığı yüksek..
ancak en önemli konulardan biri de, artık iflah etmez bir evlilik yaşanıyorsa ve sadece çocukların yüzü suyu hürmetine devam ediyorsa evliliği sürdürmenin yaratacağı travma ayrılıkların doğrucağaı sonuçtan daha büyük olabilir.
her boşanmış ailede çocuklar sorun yaşayabilir ancak, bunlar aşılamayan sorunlar değil..
son olarak, boşanmaların artış göstermesini ben olumsuz olarak değerlendirmiyorum.. belki de bir çoğu daha iyi bir seçimin başlangıcı oluyor.. ama şu da bir gerçek ki, bizim toplumumuzda hem aileden hem de çevreden dolayı boşanma oldukça zor gerçekleşiyor.. bazen yıkım olabiliyor..
boşanan kadına bakış ve onun yalnız yaşamı olumsuzluklarla dolu olabiliyor.
ailesi bile reddedbiliyor.
hal böyleyken, boşanma kararlarının tekrar tekrar düşünülmesi gerekn kararlar olduğunu düşünüyorum...
ya siz?
Forum Kurallarımız : https://gerigeldik.com/B3/viewtopic.php?f=1&t=1
Tüm yazdıklarınızda haklılık payı var arkadaşlar.
Özellikle esengül'ün son yazılarında güzel tespitler var.
1-Diyor ki, çocuk yapmadan önce iyi düşünün, hatta bin düşünün, mümkünse çocuk yapmak için acele etmeyin.
Çocuk yapmak demek dünyaya gelecek bir canlının altyapısını ve sorumluluğunu da üstlenmek demektir. Her yeni doğan bebek eğitim, yol, kanalizasyon, su, elektrik, konut, giyim, gıda, iş, vs..gibi alt ve üst yapı olanaklarından bir çok talepte bulunacaktır. Bu taleplerin bir çoğu devlet, toplum ve aile arasında ortaklaşa karşılanırken, ihtiyaçların tam olarak karşılanamaması halinde karşımıza sorunlu gençler çıkacaktır.
Bu gençlerde sorunun içeriğine göre gasp, cinayet, uyuşturucu, vb. suçları işlemeye daha meyilli hale gelebilecektir.
Nitekim, özellikle çok cocuklu ailelerin durumlarının bu anlamda iyi irdelenmesi gerekir. Çok çocuktan kasıt ne? Kıstasın şu olması gerekir; devletin, toplumun ve ailenin bakabilme eşiğini geçen sayıdaki çocuk.
2- Boşanma konusu tüm dünyada sorun. "Boşanmak için kriter ne olmalı?" sorusu önem kazanıyor. Olayın iki önemli etkisi var. Birincisi, boşanma halinde çocuk varsa, onun durumunun ne olacağı ve bu olaydan nasıl etkileneceği, ikincisi ise boşanmama durumunda karı-kocanın ruh hallerinin nasıl gelişeceği. İki tarafı keskin bıçak gibi bir durum. Kriter şu olabilir mi? Eşlerin birbirlerine dayanma sınırlarını zorlamak? Peki, bu durumda çocuk yine olumsuz etkilenmez mi? Sonuçta, birbirlerine sırf çocuk için katlanılan bir yuvada çocuğun mutlu olacağı doğrusu soru işareti. Buradaki kriter; çocuğun psikolojisinin boşanma ya da boşanmamanın etkilerinden nasıl etkileneceği sorusu olmalı. Hangisinden daha az etkilenirse, o şık seçilmeli diye düşünüyorum. Ama, her halükarda çocukların bu durumlardan olumsuz etkileneceği de aşikar. Kısacası cevaplanması ve ideal çözümün çok zor keşfedilebileceği son derece tatsız bir durum.
Evlenmeden önce çiftlerin birbirlerini iyi tanımaları hususu da bu konularda son derece önem kazanıyor. Birbirlerini ancak evlendikten sonra tanıyan veya çok genç yaşlarda evlenen ya da acele yapılan evliliklerde çiftlerin mutlu olma şansı biraz tesadüflere kalıyor. Hal böyle olunca, çocukların sorunsuz yetişme ortamı bulmaları da yine tesadüflere kalıyor. Bu da son derece hassas ve çetrefelli bir başka konu.
Özellikle esengül'ün son yazılarında güzel tespitler var.
1-Diyor ki, çocuk yapmadan önce iyi düşünün, hatta bin düşünün, mümkünse çocuk yapmak için acele etmeyin.
Çocuk yapmak demek dünyaya gelecek bir canlının altyapısını ve sorumluluğunu da üstlenmek demektir. Her yeni doğan bebek eğitim, yol, kanalizasyon, su, elektrik, konut, giyim, gıda, iş, vs..gibi alt ve üst yapı olanaklarından bir çok talepte bulunacaktır. Bu taleplerin bir çoğu devlet, toplum ve aile arasında ortaklaşa karşılanırken, ihtiyaçların tam olarak karşılanamaması halinde karşımıza sorunlu gençler çıkacaktır.
Bu gençlerde sorunun içeriğine göre gasp, cinayet, uyuşturucu, vb. suçları işlemeye daha meyilli hale gelebilecektir.
Nitekim, özellikle çok cocuklu ailelerin durumlarının bu anlamda iyi irdelenmesi gerekir. Çok çocuktan kasıt ne? Kıstasın şu olması gerekir; devletin, toplumun ve ailenin bakabilme eşiğini geçen sayıdaki çocuk.
2- Boşanma konusu tüm dünyada sorun. "Boşanmak için kriter ne olmalı?" sorusu önem kazanıyor. Olayın iki önemli etkisi var. Birincisi, boşanma halinde çocuk varsa, onun durumunun ne olacağı ve bu olaydan nasıl etkileneceği, ikincisi ise boşanmama durumunda karı-kocanın ruh hallerinin nasıl gelişeceği. İki tarafı keskin bıçak gibi bir durum. Kriter şu olabilir mi? Eşlerin birbirlerine dayanma sınırlarını zorlamak? Peki, bu durumda çocuk yine olumsuz etkilenmez mi? Sonuçta, birbirlerine sırf çocuk için katlanılan bir yuvada çocuğun mutlu olacağı doğrusu soru işareti. Buradaki kriter; çocuğun psikolojisinin boşanma ya da boşanmamanın etkilerinden nasıl etkileneceği sorusu olmalı. Hangisinden daha az etkilenirse, o şık seçilmeli diye düşünüyorum. Ama, her halükarda çocukların bu durumlardan olumsuz etkileneceği de aşikar. Kısacası cevaplanması ve ideal çözümün çok zor keşfedilebileceği son derece tatsız bir durum.
Evlenmeden önce çiftlerin birbirlerini iyi tanımaları hususu da bu konularda son derece önem kazanıyor. Birbirlerini ancak evlendikten sonra tanıyan veya çok genç yaşlarda evlenen ya da acele yapılan evliliklerde çiftlerin mutlu olma şansı biraz tesadüflere kalıyor. Hal böyle olunca, çocukların sorunsuz yetişme ortamı bulmaları da yine tesadüflere kalıyor. Bu da son derece hassas ve çetrefelli bir başka konu.
"Ne mutlu Türk'üm diyene."
Mustafa Kemal Atatürk.
Mustafa Kemal Atatürk.
